DİN [ Hüküm~Mükafat ]


....... >>> DİN (دين) KELİMESİNİN ANLAM ve MUHTEVASI <<< ....... ‘’DİN’’ kavramı çok fazla anlam yüklü olan bir kelimedir. Sözlük anlamı olarak din, ‘’d-y-n’’ kökünden türemiştir ve şu anlamlara gelir: Üstünlük, egemenlik, itaat, itaatkâr olarak bir güce teslim olmak, zorlamak, borçlanmak, birinin emrine girmek, onun hakimiyet ve otoritesine boyun eğmek, şeriat, yol, millet, hesaba çekmek, ceza ve mükafat vermek. Günümüzde tahrife uğrayan, kendi öz kimliğinden uzaklaştırılarak anlamı daraltılan İslamî kavramlardan biriside ‘’DİN’’ kavramıdır. Tağutların, bu kelimenin asıl anlamından insanları uzaklaştırmalarındaki, bu kavramın içeriğinin sadece vicdandaki Allah inancı olduğunu insanlara kabullendirmelerindeki asıl amaçları, onların uyanmamalarını sağlayarak statükolarının ve zorbalıklarının devamını sağlayabilmektir. Bu ve bunlar gibi Kur’an’da geçen İslami kavramların insanlar tarafından bilinmesi, kulluğun ve itaatin yalnızca Allah’a yapılmasına ve insanlar üzerinde kanun koyucunun yalnız Allah’ın olmasına yol açabilir. Bu bakımdan din denince akıllara; hayat nizamı, yaşam tarzı, otoritesine itaat edilen hükümdar, hayata yön veren kanunlar bütünü olarak anlaşılmamalı, bunun yerine kalplerin derinliklerine hapsedilmiş, vicdan meselesi haline gelmiş, ‘inanç olduktan sonra İslam’ı yaşasan da olur yaşamasan da olur’ zihniyetine bürünmüş bir düşünce oluşmalıdır. Malesef öylede olmuş! Fakat İslam dini demek, sadece kalpte Allah’a inanmak, onu vicdan meselesi yapmak, pratik hayata gelince de inandığı Allah’ın yol göstericiliğini ve şeriati doğrultusunda yaşam sürmeyi terk ederek, kişinin keyfine göre, farklı dinlere uyarak yaşaması değildir. İslam dini bir inançtır, bu inançla birlikte inancın doğrultusunda, Allah’ın emir ve yasakları çerçevesinde bu inancı amele, yaşantıya yansıtmak ve hayatın her alanında yalnız O’nu söz sahibi yapmaktır. ‘’ O İslâm ki, kuru bir iddiadan ibaret değildir, sadece bir sembol değildir, sadece dil ile söylenen bir sözcük değildir, hatta kalbin huzur içinde kapsamına aldığı bir düşünce de değildir… Bireylerin kendi başlarına namazda, oruçta ve Hac’da yerine getirdiği birtakım bireysel dini görevler hiç değildir. Hayır… Allah’ın insanlar için kendisinden başka hiçbir dini kabul etmediği İslâm bu değildir… Burada sözü edilen İslâm teslim olmakla gerçekleşen İslâm’dır… İtaat ve bağlılıkla gerçekleşen İslâm’dır. Kulların aralarında Allah’ın kitabını hakem tayin etmekle gerçekleşen İslâm’dır…’’ (Seyyid Kutub, Ali İmran: 19. Ayetin tefsiri bkz) Dinsiz insan şuana kadar yer yüzünde hiç olmamıştır. Çünkü her insanın bağlandığı bir âdet, gelenek, egemen bir güç, hayatına yön verdiği kanun ve nizamlar vardır. Bir meyve düşünün. Bu meyve varlığını hiç kaybetmez, fakat bozulur. İşte dinde böyledir. Varlığını kaybetmez fakat bozuk dinler mevcuttur. Bozuk dinler denilen ise, ibadet, itikat, siyaset kısacası yaşama dair her ne varsa Allah’ın (cc) hükümdarlığı ve otoritesi kabul edilmeyerek, insanın farklı yol ve şeriatlere göre bağlanıp hayatını şekillendirdiği her çeşit inançtır. ‘’ De ki: Ey Kitap ehli! Dininizde haksız yere haddi aşmayın. Daha önceden sapan, birçoklarını saptıran ve yolun doğrusundan uzaklaşan bir topluma uymayın.’’ (Maide: 77) Bu ayetin tefsirinde İbn. Kesir’den bir nakli sizlerle paylaşalım: ‘’De ki: Ey ehli kitap dininizde haksız yere haddi aşmayın.’’ Hakka tâbi olmak konusunda haddi aşmayın, saygı duymakla memur olduğunuz kişiyi peygamberlik makamından çıkarıp uluhiyet makamına yükseltmeyin. Nitekim Mesih (a.s.) konusunda böyle yaptınız. O, Allah’ın peygamberlerinden bir peygamberken, siz o’nu Allah’tan ayrı bir İlah haline getirdiniz. Bunun sebebi; eskiden sapıklığa düşmüş olan geçmişlerinizden sapık önderlere uymuş olmanızdır. Onlar, yalnız kendileri sapıtmakla, kalmamışlar, ‘’Daha önce hem kendi sapmış, hem de birçoğunu saptırmış ve doğru yoldan ayrılmış bir kavmin heveslerine uymayın.’’ Onlar,’ dosdoğru istikametten saparak azgınlık ve sapıklık yoluna dalmışlardır. Bu ayette ehli kitabın, kendilerinin sorumlu tutulduğu dinlerinde aşırı gittikleri, dinlerini bozdukları, onun içerisine kendilerinin uydurup soktukları batıl uygulamaları bildirilmektedir. Ayette geçen ‘din’ kelimesi, kendilerine verilen şeriat, yol anlamında kullanılmıştır. Dinlerinin bozularak, hak dinden çıkıp kendi icat ettikleri bir dine girmesinin nedeni, kendilerine gönderilen Peygambere, Allah’ın ilahlık sıfatını yakıştırmaları, onu aşırı yücelterek Allah’a yaklaşmak için ona ibadet içerikli amelleri sunmalarından dolayıdır. İbadet konusunda, Allah’ın ve Resulünün öğretmediği, aksine bu iki kaynağa ters olan inanç ve ibadetler, kişinin dininde aşırı giderek farklı bir din icat etmesi anlamına gelir. Hak olan İslam dininin, kendi kaynakları olan Kur’an ve sünnet çizgisinden çıkıldığı takdirde yerini farklı dinlere, bozulmuş olan çürük dinlere bırakır. Şimdi kısaca Kur’an-ı Kerim’de din kavramının hangi anlamlara geldiğini ayetler ile açıklamaya çalışalım: Teslim olma, itaat etme, boyun eğme anlamında ‘’ De ki: Bana, dini Allah’a hâlis kılarak O’na kulluk etmem emrolundu. Ve teslim olanların ilki olmakla emrolundum.’’ (Zumer: 11, 12) ‘’ Göklerde ve yerde her ne varsa, hepsi O’nundur. Din de daima O’nundur, (itaat ve kulluk devamlı olarak ona mahsustur). Böyle iken, siz Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?’’ (Nahl: 52) ‘’ Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O’na teslim olduğu halde onlar, Allah’ın dininden (belirlediği hayat nizamından) başkasını mı arıyorlar? Halbuki O’na döndürüleceklerdir.’’ (Ali İmran: 83) ‘’ Halbuki onlara ancak, dini yalnız O’na has kılarak (Yalnız O’nun otoritesine itaat edip boyun eğmek) ve hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.(Beyyine: 5) Hüküm, şeriat, kanun anlamında ‘’ Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dininde (hükümlerini, şeriatini uygulamada) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.’’ (Nur: 2) ‘’ Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini (aramaya) başladı. Sonra da onu, kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte biz Yusuf’a böyle bir tedbir öğrettik, yoksa kralın dinine (kanun ve yasalarına) göre kardeşini tutamayacaktı. Ancak Allah’ın dilemesi hariç. Biz kimi dilersek onu derecelerle yükseltiriz. Zira her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır.’’ (Yusuf: 76) Bu ayetlerde ise ‘din’ kelimesi; Nur suresinde, Allah’ın (cc) kendi cezai müeyyideleri, şeriat ve hükümleri olarak açıklanmış, Yusuf suresinde ise, kralın dininden kastın, kralın kendi yasaları, insanlar için belirlemiş olduğu kanunları, emir ve yasakları, cezai müeyyideleri olarak açıklanmıştır. Hesap, ceza ve mükafat anlamında “Din (hesap, ceza ve mükafat) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O’dur.” (Şuara: 82) ‘’ Din (hesap, ceza ve mükafat) gününün malikidir.’’ (Fatiha: 4) ‘’(Şeytana):Din (hesap) gününe kadar lanetim senin üzerinedir.’’ (Sad: 78) ‘’ İşte bu onların din (hesap) gününde ağırlanmaları ve ziyafetleridir.’’ (Vakıa: 56) Bu tanımlara göre din, mutlak bir otoritenin, gücün, kanun ve yasalarına uymak, şeriatini benimsemek, emir ve yasaklarına boyun eğerek itaat etmek, hayatı ile ilgili nizamı belirleyen bir mercie teslim olmaktır. Ve bu tâbî olunan otoritenin azabından korkmak ve mükafatını temenni etmektir. Allah’ın (cc) kanunlarına ve yasalarına uymak, O’nun yasakları ve serbestleri doğrultusunda hareket etmek, hayat nizamını, yaşam tarzını O’nun kanunları ile şekillendirmek, ibadeti ve itaati yalnız O’na yapmak, kişinin Allah’ın (cc) dininden yani İslam dininden olduğunu gösterir. Bu şekli ile dini düşünecek olursak yer yüzünde İslam dininden başka birçok din ve birçok din mensubu olduğunu görmek mümkündür. İslam dini, vicdanlara hapsedilerek sadece kalplerde inanç olarak yaşanacak bir din değildir. İslam dini, vicdandaki inançla birlikte, bu dinin gereklerini hayatın tüm alanına yansıtmak ve yaşamak demektir. İşte bu şekli ile bir kişinin dini ancak islam dini olabilir. Mekke müşrikleri Allah’ı inanç olarak vicdanlarına hapsetmişlerdi fakat amel olarak ise 360 adet puta taparak Allah’a (cc) şirk koşuyorlardı. Aynı zamanda gündelik yaşamları, kanun ve yasaları Allah’ın emir ve yasaklarına uygun değil aksine O’nun emirlerine ters ve aykırıydı. Resulullah (sav) onların Allah’a (cc) olan inançlarına önem vermemiş ve kendisinin ile onların dinlerinin farklı olduğunu Allah’ın (cc) ayeti ile onlara bildirmiştir: ‘’ Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.’’ (Kâfirun: 6) Keza Yahudi ve Hıristiyanlarda inanç olarak Allah’ı vicdanlarına hapsetmişlerdi ve bunun yanında bir kısmı Üzeyr (as)’ı bir kısmı da İsa (as)’ı Allah’a eş koştular. Bunun yanında da yaşadıkları inanç ve ibadetlerini, kanun ve yasalarını kendileri tasarlayıp yorumladılar. Dolayısı ile bu insanların farklı dine mensup olmalarının sebebi, Allah’ı (cc) inkar etmeleri noktasında değil aksine, Allah’a inanmalarına rağmen ibadet eylemlerinde olsun, hakimiyet konusunda olsun Allah’ın (cc) şeriatine değil farklı şeriat ve kanunlara uyduklarından dolayıdır. ‘Din’; insanların inançları ve bu inançları doğrultusunda belirledikleri yaşam tarzı, itaat ettikleri kanun ve yasaların tümüdür. Bugün insanların çoğu İslam’ı vicdan meselesi yaparak gündelik yaşamlarını ise kimisi arzu ve isteğine göre kimisi de Allah’ın şeriati dışında farklı otoritelerin, tağutların kanunları ile şekillendirmektedirler. İslam dini dışında farklı bir din ortaya koyarak bunun adına da ‘ılımlı din, ılımlı İslam’ adını vermişlerdir. Bu ne demek, bu şu demek; Allah’a inanırız, O’nu kalbimizin bir köşesine yerleştiririz fakat gündelik yaşamımızda ise Allah’tan başkasının kanun ve yasalarına göre hayatımızı şekillendiririz. Ayrıca kabullenmek gerekir ki, bugün laiklik ve demokrasi de bir dindir. Çünkü laiklik dininin de kendine has kendine özgü kanun ve yasaları, yasakları ve serbestleri, belli yaşam kriterleri vardır. Bu dinin savunucuları ve destekleyicileri inanç olarak vicdanlarında Allah’ı (cc) inkar etmemişler, fakat günlük yaşantıları için yasaklarını ve serbestlerini kendileri belirleyerek ortaya Allah’ın (cc) istediği bir yaşam tarzının dışında farklı bir tarz koymuşlardır. Kanun ve yasaları, cezai müeyyideleri, muamelatları tamamen İslam şeriatine ters ve muhaliftir. ‘Ilımlı din’ dedikleri uydurma bir din kalıbı ortaya koymuşlar ve bu ılımlı dinde kişinin sadece vicdanında Allah’ın olması yeterli. Bunun yanında namaz, oruç, hac gibi ibadetleri yapmak serbest, fakat insan hayatı ile ilgili kanun ve yasalar, insanın hayatına yön veren yasaklar ve serbestler, insan ürünü beşeri kanunlar ile tayin edilir ve Allah’ın (cc) dininin siyaset meselelerine karşıma hakkı yoktur! Al sana ılımlı Müslüman! Bu asla kabul edilebilir bir durum değildir. Din, demek siyaset demektir. Kur’an-ı Kerim’de sadece namaz, hac, zekat anlatılmıyor. Aile ve devlet hukuku, miras, ekonomi, ticaret, suçların cezaları, devlet yönetim şekli, insan hayatına dair yasaklar ve serbestler vb… hükümler ile dolu. İslam dinine mensup olmak isteyen bir kişi, bazı konularda Allah’ın dinine, bazı konularda ise demokrasi veya başka dinlere itaat edemez. İnsan din olarak İslam’ı seçerse şayet, Kur’an o kişinin hayatı ile alakalı tüm meselesine yön verecek ve siyasi alanda da, ekonomik alanda da, ibâdî alanda da, bireysel ve toplumsal yaşantısının tüm alanında da o kişiyi şekillendirecektir. İşte ancak kişinin dini o zaman İslam dini statüsüne girer. ‘’ Yoksa, Allah’ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara meşru kılacak ortakları mı vardır? Eğer kesin yargı bulunmayacak olsaydı aralarında hemen hükmedilirdi. Doğrusu, zalimlere can yakıcı azap vardır.’’ (Şura: 21) Yoksa Allah’ın izin vermediği şeyleri onlara dinde meşru kılacak ortaklarımı var? Allah (cc) içkiye, kumara, zinaya, faize yasak derken, yoksa onların demokrasi dininde bunları meşru kılacak ortaklarımı var? Allah’ın (cc) dininde Egemenlik ve hakimiyet yalnız Allah’ın (cc) iken, yoksa onların demokrasi dininde bu hakkı ondan alarak egemenliği insanlara veren ve bunu meşru gösteren ortaklarımı var? Bu ayette din kelimesi, kanun koyma, yasak ve serbest belirleme yetkisi, egemenlik ve hakimiyet olarak vurgulanmaktadır. Buna göre Allah’ın şeriati dışında her şeriat, O’nun kanun ve yasaları dışındaki her sistem, ideoloji, izim bir dindir. Ve her kim, vicdan olarak Allah’a (cc) inanmakla birlikte bu sistemlerin, ideolojilerin, izim’lerin destekçiliğini yapıyor, onlara itaat ederek hayatı ile ilgili kanun ve yasalarını bu kaynaklardan alıyorsa o kişinin dini; demokrasi dini veya herhangi bir izim veya ideolojinin dinidir. ‘’ Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini (aramaya) başladı. Sonra da onu, kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte biz Yusufa böyle bir tedbir öğrettik, yoksa kralın dinine göre kardeşini tutamayacaktı. Ancak Allah’ın dilemesi hariç. Biz kimi dilersek onu derecelerle yükseltiriz. Zira her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır.’’ (Yusuf: 76) Bu ayette mısır kralının bir dini vardı ve bu dinin hırsızlık cezasında ise Yusuf’ (as)ın kardeşini yanında alıkoymasına imkan yoktu. Fakat Yusuf (as), Allah’ın (cc) kanunlarına yani dinine göre hükmettiği için kardeşini yanında tutabildi. Bizlere din kavramının ne anlama geldiğini öğretecek en önemli ayetlerden biriside bu ayettir. Allah’ın (cc) kanunlarının dışında farklı olan kanunlara Allah (cc) bu ayette kralın dini diye hitap etmiştir. Bugün demokrasi dininin kanunları Allah’ın (cc) kanunları ile aynı mı? Örneğin Allah’ın (cc) kanunlarına göre hırsızın cezası, hırsızlığı yapan kişinin elinin kesilmesidir. Peki demokrasi dininde hırsızın cezası bu mu? ‘’Kur’an’da “din” sözcüğü, sistem, şeriat ve yasaları ifade etmek için kullanılıyor. “Din” sözcüğünün Kur’an’daki bu apaçık anlamını, yirminci yüzyılın cahiliye ortamında tüm insanlar unutmuş görünmektedir. Cahiliye yanlıları da kendilerini Müslüman olarak niteleyen bazı kimseler de bu gerçekten tümüyle habersiz durumdadırlar! Bu tipler “din” dediklerinde, sadece inanç ve ibadet esaslarını anlıyorlar… Ve bir kimse Allah’ın birliğine, Peygamberi Muhammed'(sav)e, meleklerine, kitaplarına, diğer peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, iyiliğin de kötülüğün de Allah’tan olduğuna inandığını söyleyip belirli ibadetleri de yerine getiriyorsa, onu hemen “Allah’ın dini”ne girmiş bir kimse olarak kabul ediyorlar! .. Bu tipler için bir kimsenin, her ne kadar yukarıda sözü edilenleri yapsa da, yeryüzünde Allah dışında başka rabler edinip onların otoritesini kabullenmesi, onlara itaat edip boyun eğmesinin zerre kadar önemi yoktur! Oysa buradaki ayette kralın koyduğu sistem ve yasalar, “dinu’l-melik (kralın dini)” biçiminde ifade edilerek, “din”in anlamı kesinkes belirlenmiş bulunuyor. Dolayısıyla “Allah’ın dini” denildiğinde de, yüce Allah’ın koyduğu sistem, şeriat ve yasalar anlaşılmalıdır… Bu sözcüğün anlamı o denli yozlaştırılıp daraltılmış ki, cahiliye sistemi altındaki kitleler artık “din” denildiğinde, inanç ve ibadet esasları dışında hiçbir şey anlamıyor! Oysa Adem'(as)dan, Nuh'(as)dan tutun da Muhammed'(sav)e varana dek “din”in hiçbir zaman için böylesine güdük bir anlam ifade etmesi asla söz konusu olmamıştır… Tarih boyunca “din”, hep şu anlamda kullanılmıştır: Allah’ın koyduğu hükümleri benimseyip, O’nun dışındaki kimselerin koydukları hükümleri reddederek sadece yüce Allah’a boyun eğmek! Yeryüzünde de göklerde de O’nun ilahlığını birlemek! O’nun insanların biricik ve tek rabbi olduğunu kabul etmek! Yani sadece O’nun egemenliğini, hükümlerini, otoritesini ve buyruklarını benimsemek! Nitekim “Allah’ın dini”nde olanlar ile “kralın dini”nde olanlar arasındaki yolların ayrılış noktası da bu konuydu. Birinci gruptaki insanlar, sadece Allah’ın sistemine, şeriatına ve yasalarına boyun eğiyorlardı. İkinci gruptakiler ise, kralın koyduğu sistem ve yasalara boyun eğiyorlardı. Ya da inanç ve ibadet konularında yüce Allah’a boyun eğmiş olsalar da, sistem ve yasalar noktasında yüce Allah’tan başka kimselere boyun eğdiklerinden, sonuçta yüce Allah’a ortak koşmakla müşrik konumuna düşüyorlardı! Bu, dinin son derece açık, İslâm inancının son derece net olan bir hükmüdür.’’ (Seyyid Kutub, Fizilal’il Kur’an, Yusuf suresi 76 bkz) ‘’ Yoksa Melik’in dininde onu tutuklayıp alıkoymasına ihtimal yoktu. Burada “din” kelimesinin mânâsı dikkat çekicidir. Belli ki, bundan maksat, o zaman Mısır ülkesinde yürürlükte olan şeriat ve özellikle de “ceza kanunu” dur. (Elmalılı Hamdi Yazır, Yusuf Suresi 76. Ayetin tefsiri bkz) Özetleyecek olursak, laiklik ve demokrasi bir dindir. Bu dinin kanun ve yasaları Allah (cc) tarafından belirlenmez, bu dinin kanun koyucusu, hükümranı Allah (cc) değil insanlardır. Çünkü demokrasi dininde Allah’ın insanlara hükmetmesi, Allah’ın kanunlarının uygulanması yasaktır. Ve buna binaen de, egemenlik noktasında Allah’ı tanımayan bu insanlar, Allah’ın egemenliğine ihtiyaç duymayarak kendi kanunlarını kendileri belirlemişlerdir. Bu kanunları çerçevesinde de kendilerine yeni bir din icat etmişlerdir. Kim ki Allah’ın şeriati dışında farklı şeriatlere, Allah’ın kanunları dışında farklı kanunlara uyuyor, hayatını bu kanunlar ile şekillendiriyorsa, namaz kılması, oruç tutması gibi ibadetleri kendisine bir yarar sağlamaz ve Allah’ın dininden çıkar ve o kişinin dini, uyduğu otoritenin dini olur. Ayrıca bugün din diye, ibadet diye insanlara hurafeleri, menkıbeleri anlatan ve ibadet içerikli amelleri kendilerine yaptıran sahte din adamları… ‘a’ tarikat ‘b’ tarikat hiç fark etmez. İslam dininin yaşanılırlığı Kur’an ve sünnet şeriatinde mevcut iken, tamamen bunun dışına çıkarak uydurma bir dini insanlara islam dini diye pazarlamaktadırlar. İslam dininde dua yalnız Allah’a edilirken, medet ve himmet yalnız Allah’tan umulurken, tevbe yalnız Allah’a edilirken, gaybı yalnız Allah bilirken, bu özelliklere yalnız O sahipken, bu tarikat dinlerinde ise bu gibi Allah’ın ilahlık vasıfları, onlara göre bu dinlerin şeyhlerinin de haiz olduğu özelliklerdir.(haşa) Yukarıda verdiğimiz örnekte ki ehli kitabın, bir kısmının yüceltmede aşırı giderek Allahın ilahlık sıfatlarını Üzeyr’ (as) da, bir kısmının da Mesih’ (as)da görerek dinlerinde aşırı gitmeleri sonucunda bozuk ve çürük bir uydurma din ortaya koymuşlardı. Bugünde Kur’an ve sünnet şeraitinden çıkarak yeni bir yol ve itikat belirlenen bu noktada farklı bir din ortaya çıkmaktadır. Mekke müşriklerinin din konusunda düştükleri en büyük hatalarından ve bu hataları sonucunda işlediği şirklerinden birisi de budur. ‘’ Dikkat et, hâlis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.’’ (Zumer: 3) Halis din yalnızca Allah’ındır. Bu dinde arı duru, katışıksız ibadet yalnız Allah’a (cc) yapılır. Allah’a yaklaşmak için putları, şeyhleri, salih zatları araya aracı koyan bozuk ve çürük din, Mekke müşriklerinin dinidir. Allah’a yaklaştıran aracılar olarak isimlendirilerek, Allah ile kul arasına koyulan her şey bu dinin dışında olan şeylerdir. Bu İslam dini asla olamaz. Çünkü bu dinin ilahı yalnız Allah’tır ve O’nun hiçbir yardımcıya, aracıya ihtiyacı yoktur. İşte Mekke müşrikleri salih zatlar diye adlandırdıkları bu putları ile Allah’ın otoritesi dışına çıkarak, atalarının yapageldikleri bir uygulamayı din edinmişlerdi. Bugünde tarikatlerde mürşitler, Allah dostu olarak ve Allah’a yaklaştıran aracılar olarak isimlendirilirler ve bununla da kalınmayarak onlara bir takım Allah’ın vasıfları yakıştırılır. Bu Allah’ın dini değildir. Bu ‘a tarikat’, ‘b tarikat dinidir.’ İslam dinine mensup olmak isteyen her kişi dini yalnızca Allah’a has kılacaktır. Ve İslam dışında farklı otoritelere boyun eğerek, farklı kanunlara itaat ederek, Peygamber’in (sav) öğrettiği ibadet şekillerinden uzaklaşarak farklı ibadet şekilleri ile amel ederek farklı bir din benimseyen kişilerden, bu dinleri asla kabul edilmeyecektir. ‘’ (Resûlüm!) Şüphesiz ki Kitab’ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah’a has kılarak (ihlâs ile) kulluk et.’’ (Zumer: 2) ‘’Kim İslam’dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.’’ (Ali İmran Suresi: 85)

Ashab-ı Tevhid Facebook Kullanıcısı Tarafından Kullanılmaktadır. Misyonumuz; yer yüzündeki tüm insanların kullara kulluk etmelerini engelleyerek, yalnız Allah'a (cc) kul olmalarını sağlamaktır.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol