TAĞUT-2 [ Haddi Aşmak ]


..>>> TAĞUT (الطاغوت) KELİMESİNİN ANLAM ve MUHTEVASI <<< .. Bir başka açıdan tağut: kulların, mahlûkun ilahı olan Allah’a yapmakla mükellef olduğu ibadet eylemlerini örneğin: dua, edilen duanın kabulü, tevbe etme, medet umma, tevekkül etme, yardım isteme, gaybı bilme gb… eğer bir kişi kendisine de sunulmasını isterse veya özellikle bunu istememekle beraber bu kendisine sunulduğunda bundan razı olursa, veya Allah’ın belirttiği bu ilahlık vasıflarını kendisinde de görürse o kişi tağut olmuş olur. İsterse bunun farkında olsun veya olmasın durum değişmez. Çünkü bu sayılanlar tamamen Allahın ilahlık vasıflarıdır. ”Kim Allah ile beraber, hakkında hiçbir delil bulunmayan başka bir ilâha yalvarırsa, artık onun hesâbı ancak Rabbinin katındadır. Şu şüphesiz ki, kâfirler kurtuluşa ermez.” (Muminun;117) ”O, Allah’ı bırakıp, kendisine ne faydası, ne de zararı dokunacak olan şeylere yalvarır. Bu, (haktan) büsbütün uzak olan sapıklığın ta kendisidir.” (Hac;12) ”El açıp yalvarmaya lâyık olan ancak O’dur. O’nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. (Rad: 14) ”Allah’tan başka çağırdıklarınızın hepside sizin gibi kuldur. Sözünüz gerçekse çağırın da cevap versinler size.” (Araf;194) ”Göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na aittir.” (Kehf;26) ”Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir?” (Ali imran;135) ” Öyle ise ondan bağışlanma dileyin; sonra da O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir. ” (Hud; 61) ”Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O’na tövbe edin.” (Hud;3) ”Ey müminler! Allah’a tövbe edin ki kurtuluşa eresiniz.” (Nur;31) Mekke müşriklerinin en büyük şirklerinden birisi de, Allah’a ettikleri dualarında, dualarının kabul olacağı inancı ile Allah ile aralarına putlarını vasıta etmeleri, onları aracı kabul etmeleriydi. ‘’ Dikkat et, hâlis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.’’ (Zumer: 3) Bu bakımdan gönderilen tüm peygamberler, insanlara ilahlık iddia eden ( iddia etmeseler de ilahlık vasıflarını üzerinde bulunduran) tağutu red etmelerini ve ilahlık makamını yalnız Allah’ta görerek artık kulluğu Allaha yapmalarını, Allah’a iman etmelerini söylemişlerdir: ‘’Andolsun ki biz, “Allah’a kulluk edin ve Tâğut’tan sakının” diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik.’’ (Nahl: 36) Tağutu beş ana başlık altında ele alalım. Bunlar: 1) Şeytan: ‘’ Meleklere: Âdem’e secde edin! demiştik. İblis’in dışında hepsi secde ettiler. İblis: “Ben, dedi, çamurdan yarattığın bir kimseye secde mi ederim!” (İsra: 61) ‘’ Yalnız İblis secde etmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.’’ (Sad: 74) İblisin haddini aşarak kâfir olma nedeni, Allah’ı inkâr etmesi değil, aksine inandığı Allah’ın verdiği bir emir, hüküm dururken ona itaat etmek yerine, kendi düşünce ve fikri ile bir hüküm ortaya koymasından dolayıdır. Ayrıca şeytan, Allah’a değil de kendisine kulluğa çağıran, ibadet içerikli amellerin kendisine sunulmasından razı olan bir tağuttur. 2) Allah’ın hükümlerini tağyir eden (değiştiren) siyasi liderler: ‘’(Haram ayları) ertelemek, sadece kâfirlikte ileri gitmektir. Çünkü onunla, kâfir olanlar saptırılır. Allah’ın haram kıldığının sayısını bozmak ve O’nun haram kıldığını helâl kılmak için (haram ayını) bir yıl helâl sayarlar, bir yıl da haram sayarlar. (Böylece) onların kötü işleri kendilerine güzel gösterilmiştir. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.’’(Tevbe: 37) Allah’ın kitâbında kulları için yasaları, kanunları olduğu halde, insanları Allah’ın kitâbı Kur’an ile değil farklı kanunlar ile yöneten cumhurbaşkanı, başbakan, milletvekili, kral vs… Allah’ın ilahlık vasfını, kendileri uygulayıp ele aldıklarından dolayı tağut olmuşturlar. Yukarıda verilen ayete örnek olarak, bu insanlarda Mekke müşriklerinin haram ayların yerlerini değiştirmesi gibi hırsızlığın, adam öldürmenin, ırza tecavüzün gibi Allah’ın hükümlerini belirlediği suçların hükümlerini değiştirerek farklı cezai müeyyideleri kanunlaştırmaktadırlar. Aynı zamanda, Allah’ın hükümlerinde zîna, içki, kumar gibi suçların cezaları varken, bu kişilerin kendilerinin belirlediği kanunlarında bu suçlara ceza yoktur. ‘’Yoksa onların, Din’den Allah’ın izin vermediği şeyi kendileri için meşru kılan ortakları mı var?’’ (Şura: 21) Bu insanlar, Allah’a inandıklarını söyleseler de, Allah’a bir takım ibadetleri sunsalar da, yaptıkları bu işin tağutluk olduğunun farkında olmasalar da hüküm değişmez. ‘’ Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.’’ (Maide: 44) 3) Allah’ın kanunları ile hükmetmeyen otoriterler: ‘’Sana ve senden önce indirilen kitaplara inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? Kendilerine tağutu red etmeleri emrolunduğu halde, onun huzurunda muhakeme olmak istiyorlar. Hâlbuki şeytan, onları derin bir sapıklık ile saptırmak istiyor.’’ (Nisa: 60) Bu ayette, Allaha ve O’nun kitabına inandığını söyleyen fakat buna rağmen Allahın şeriati yerine tağuta yani onun kanunlarına zıt ve muhalif olan kanunlar ile insanları muhakeme eden bir kişiye gitmeyi isteyen farklı bir kişiden bahsedilmektedir. Bu bakımdan Allah’ın kitâbı ile değil de, farklı kanunlar ile insanları muhakeme ederek suçlunun cezasını Allahın kanunlarının dışındaki kanunlar ile veren hakim, savcı, yargı ve ceza kurumu yöneticileri veya bir kişide olsa tağut olmuş olur. Örnek olarak günümüzde ki mahkemelerin memurları, hırsızlık yapan bir kişiye Allah’ın şeriati ile değil, anayasanın falancı kanununa göre hüküm vermektedir. Yine keza bireysel veya toplumsal her hangi bir suça insan ürünü kanunlar ile hükmetmekteler. Bu vasıf ilahlık vasfı olduğundan dolayı bu kişilerde tağutturlar. ‘’Hüküm yalnızca Allah’a aittir.’’ (Yusuf: 40) ‘’Allah hükmüne kimseyi ortak kabul etmez.’’ (Kehf: 26) ‘’ Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.’’ (Maide: 44) 4)Allah’tan başka gaybı bildiğini iddia eden kâhinler. ”De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir.’’ (Neml: 65) ”De ki: “Gayb ancak Allah’ındır.” (Yunus;20) ”Göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na aittir.” (Kehf: 26) Bu ayetlerde Allah, gaybın bilgisinin yalnız kendisine ait olduğunu bildirmiştir. Kul Allah’a ait olan bu sıfatı kendisinde de görürse tağut olur. Şeytanları ve cinleri insanlar görmemektedirler. Bu bakımdan Allah’a isyan eden bazı cinler, farklı bir kişinin yanında onun durumunu ve halini görerek onun haberini kendisine kul ettiği kâhine bildirir. Ve böylece kâhinde gaybı bildiğini iddia eder. Veya insanlar öyle düşünür. Halbuki bu gayb değil yaratılmış olan mahlûklar tarafından bilinen bir durumdur. Ayrıca bu kişilerin isimlerinin sadece kâhin olmasına gerek yoktur. Örneğin gaybtan bahseden bir falcı veya insanların yanlarında olmasam da onları görür ve duyarım diyen veya gaybtan bahseden herhangi bir kişide olabilir. Allah’ın ilahlık sıfatını kim üzerinde barındırıyorsa bu kim olursa olsun, adı ne olursa olsun fark etmez, hüküm değişmez tağut olur. Bu arada önemli bir konuyu kısaca açıklamak isterim. Âli İmran suresinin 179. Ayeti, bu gibi tağutlar tarafından yanlış tevil edilmektedir. Ayette: ‘’Allah, müminleri (şu) bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırt eder (gaybı bildirir). O halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder, takvâ sahibi olursanız sizin için de çok büyük bir ecir vardır.’’ Diye buyrulmaktadır. Bu kişilerde bu ayette Allah, dilediğine gaybı bildireceğini söylemektedir ve dolayısı ile bize de dilediği için bildiriyor demektedirler. Fakat ayette Allah, yectebî min rusuli-hî (kendi resullerinden seçer) diyerek gaybı dilerse kime bildireceğini açıklamıştır. Bundan sonra, bu iddiayı savunan kişilere bir sorumuz olacak. O halde siz, Allah dilerse bize de bildirir demekle resullük mü iddia etmiş oluyorsunuz? 5) Allah’tan başka fayda veya zarar verme, yaratma, öldürme, rızıklandırma vs… iddia eden sihirbaz. ‘’Süleyman’ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil’de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah’ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!’’ (Bakara: 102) Kişi kulluk sınırını aşarak, Allah’ın bu gibi sıfatlarının kendisinde de olduğu vehmine düşerse tağut olur. Yine bu tağutların isminin sadece sihirbaz olmasına gerek yoktur. Allah’tan başkasının yarar veya fayda sağlama gücü yoktur. Örneğin her hangi bir kişi, ben yanınızda olmasam da, yardıma çağırıldığımda yardım ederim, zorda kaldığınızda beni çağırın ben sizin başınızda ki musibeti def ederim diyerek, aslında insanların yapmaya güçlerinin olmadığı yardımı edeceğini iddia ediyorsa yine aynı hükme girmektedir. Çünkü bu, Allah’ın bir ilahlık vasfıdır. ”Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu,O’ndan başka giderebilecek yoktur. eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. (Yunus;107) ”Allah’tan başka çağırdıklarınızın hepside sizin gibi kuldur. Sözünüz gerçekse çağırın da cevap versinler size.” (Araf;194) Yine bir kişi, insanlar üzerinde kendisinden rızık veya darlık sâdır olabileceği vehmine kapılıyorsa, yine bu aynı hükme dahildir. Kendisinden bereket ve rızık umulan bazı kişiler gibi! Bu kişilerde tağutturlar. ‘’Bilmiyorlar mı ki Allah, rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğinden de kısar. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için ibretler vardır.’’ (Zumer: 52) ’’Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.’’ (Ankebut: 62) Önemli bir konu. Bazı insanlar ‘’ bizler rızık vereceğimizi, hayır veya şer dokunduracağımızı, yardıma çağırıldığımızda yardım edeceğimizi, tövbe vereceğimizi, gibi şeyleri iddia etmiyoruz zaten, Allah dilerse olur, Allahın yardımı ile bunlar oluyor’’ diyorlar. Allah hiç kimse için bunu dilemez, hiç kimsenin ilahlık makamına göz dikip ortak olmasını istemez haşa. Kaldı ki, Kur’an’nın asıl mesajı Allahtan başka ilah olmadığı, Allahın ilahlığında hiçbir ortağının olmadığı ve Allahtan başka ilah edinilmemesinin gerekliliği üzerinedir. ‘’Çocuk edinmeyen, hakimiyette ortağı bulunmayan, acizlikten ötürü bir dosta da ihtiyacı olmayan Allah’a hamdederim de ve tekbir getirerek O’nun şanını yücelt!’’ ( İsra: 111) ‘’Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın.’’(Ali İmran: 64) “Deki, Allah bir tektir; Allah hiç bir şeye muhtaç değildir, O doğurmamış ve doğmamıştır, hiçbir şey O na denk değildir “.(İhlas suresi) Tağutu, beş ana başlık altında değerlendirdik. Fakat tağut bunlarla sınırlı değildir. Biz burada günümüzde yaygınca görülenleri açıkladık. Son olarak kişi eğer ki Müslüman olmak istiyorsa, tağutun her türlüsünü inkar ve tekfir ederek kulluğu yalnız Allah’a sunarak ona iman etmelidir. ‘’Kim tağutu red (Tekfir) edip Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam kulpa (Tevhid’e, islam’a) tutunmuş olur.’’ (Bakara: 256)

Ashab-ı Tevhid Facebook Kullanıcısı Tarafından Kullanılmaktadır. Misyonumuz; yer yüzündeki tüm insanların kullara kulluk etmelerini engelleyerek, yalnız Allah'a (cc) kul olmalarını sağlamaktır.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol